Başağrısı Şairleri
Başağrısı deyip geçmeyelim. Başağrısı yaşamak sanatçıların büyük derdidir. Dünyada fark yaratan birçok sanatçının yaşamında ve eserlerinde baş ağrısının izlerini görebiliriz. Başağrısının nedenlerini çözen bir hekim olarak bu durum benim için şaşırtıcı değildir. Başağrısını yapan nedenleri bedenin bio-elektriksel yapısındaki bozulmalarda bulurum. Dişindeki çürük, ameliyat yeri, boğazındaki çocuklukta geçirdiği iltihabın izleri… Tüm bunlara bozucu alan denilir. Bu bozucu alanlar yetişkin her bireyde vardır. Başağrısı ise bazı kişilerde vardır. Neden?..
Bozucu alanların başağrısı yapabilmesi için doğuştan hassas bir sinir sistemi gereklidir. Ancak böylesine hassas yapısı olanlar sanatçı olabilir. Bu durumda sanatçılarda başağrısının izlerine rastlamak kaçınılmaz olur.
Bu yazıya hepimiz gibi benimde çok sevdiğim Orhan Veli’nin başağrısı şiirine rastlayınca başladım. Bu şiire gönderme yapan Hasan Hüseyin Korkmazgil’in şiiri karşıma çıktı. Ne büyük acıdır ki; bu iki değerli şairimiz, güzel insan genç sayılacak bir yaşta beyin kanamasından yaşamlarını kaybetmiştir.
Eskiden başağrısı bitişik yazılıyormuş. Hasan Hüseyin Korkmazgil’in şiiri beni Sedat Kaya’ya götürdü. Sedat Kaya kendi baş ağrısını ayrı, Hasan Hüseyin’in başağrısını bitişik yazmış. Ben de bu değerli şairlerimizin anısına başağrısını bitişik yazdım. Şiir sevenlere…
Başağrısı
Yollar ne kadar güzel olsa
Gece ne kadar serin olsa
Beden yorulur
Başağrısı yorulmaz
Şimdi evime girsem bile
Biraz sonra çıkabilirim
Madem ki bu esvaplarla ayakkaplar benim
Ve mademki sokaklar kimsenin değil
Orhan Veli Kanık
Şu Lanet Başağrısı
Yine başladı başım
Yine dünyam kapkaranlık
ne aspirin ne novaljin
ne şurup eczanelik ağrı değil
bu benimkisi
değil dostlar
beyin değil
işte elektrosu
İşte yürek
saatli bomba sanki mübarek!
ağrısız baş
taş altında» diyorlar anlıyorum domuzuna
anlıyorum it gibi
ama işte dindirmiyor ağrımı
algılamak bu gerçeği
yıllar var ki şu ülkede şöyle sıcak
şöyle mutlu şöyle yürek soğutan
tek bir haber değmedi kulağıma
tek bir olay yaşamadım hep kan gölü
hep gözyaşı hep kargış sanki
yunus yaşamamış bu topraklarda!
hacıbektaş diye biri geçmemiş buralardan
toprakları sürecektik kardeşçe
ekip biçip harmanlayıp
kardeşçe denizler ki yok bir eşi dünyada
göller ki ırmaklar ki çaylar ki
madenleri sökecektik kardeşçe
yeşillere saracaktık kırları kıraçları okullarlı
yuvalarlı parklarlı
geniş güzel caddelerli kentler kardeşçe
yine başladı başım
yine dünyam kapkaranlık
hep de böyle güzel düşler kurarken
hep de kulak kabartırken tv’de haberlere
bakarken başlıklarına gazetelerin
tam da eğilirken yüzüne sevgilimin
öperken alnından bir güzel başarıyı
belki yalan belki doğru ama insanca,
bir öykü anlatırken dostlara
bir kadeh birşeycikler bir kuytu köşecikte
iki fiskos ederken
yem atarken balkonda serçelere
sardunyaya kızarken niçin açmadın? diye ..
filistin’i düşünürken otobüs durağında
dalmışken kavak dallarının sabah ışıltısına yıldızları
gagarin’ce görüp gözlerken sıvazlarken enflasyonu etsiz soframda
düşte deve görmeyi yorumlarken yatakta
sesine kapılmışken telefonda birinin
gülümserken suratına asalak devrimcinin
şiirini deşelerken çöplüksel bir olayın
kaçırılmış fırsatlara ağlarken türkülerde
ve sessizce ölüşünü bir koca kelebeğin
saksıda sarmaşığın güneşe gülüşünü
çokboyutlu izlerken
ortasında alnımın!
birdenbire bir ağrı
neye vursam ?
hangi taşa bu başı
kime sövsem
hangi puşta!
hangi soysuza!
onursuzluk batağının yarınsız yaratıkları
bu insan kılıklılar gözdeki pırıltının
alındaki ışığın
sevginin saygının
güzelin düşmanları
bu inatçı başağrısı böyle bu değil
dostlar değil dostlar
başımın suçu değil
nezaman ağrısa erciyes karlı başım
bakıyorum ağrıyor
erciyes’e dönmüş başı
şu güzelim ülkenin
değil dostlar
bu değil güzel günler görünürde yok
daha bunak düzen kan istiyor
su değil
suçlu sen ben suçlu şu bu
o değil
Suçu vurmak gerekiyor suçluyu değil
Hasan Hüseyin Korkmazgil
Karanfil Damlaları
Ülkemde bir pazar günü..
Dışarıda yağmur çiseliyor..
İnce, ince..
Bir pisliği temizler gibi..
İçten içe ağlar gibi..
Öyle yağıyor işte..
..Ve televizyonda haber saati..
Diyarbakır’da bir cenaze töreni..
Tabutta Tahir Elçi..
Meydan insan seli..
Yüzlerde keder..
Acı, gözyaşı..
Geride anaların ağıtları..
Havada karanfil damlaları..
Yağmurla birlikte düşüyor tabutun üstüne..
İnsan merak ediyor…
Nerede acaba şu an o katiller?..
Kimler tarafından saklanıyorlar?..
Gelecekte nerelerde kullanılacaklar?..
Hangi puşt planlar yapacaklar?..
Hangi kahpe pusuları kuracaklar?..
Daha kimlere kıyacaklar?..
Sorular ve sorular..
Sonra Diyarbakır’dan İstanbul’a çevrildi kameralar..
İstanbul’da da tutuklu gazeteciler için yürüyüş var..
Orası da insan seli..
Namus işçileri..
Eğilmeyen başlar..
Öfke ve isyan..
*. *. *
Ülkemde bir pazar günü..
Her yerde baskı..
Her yerde zulüm..
Her yerde ölüm..
..Ve bende şiddetli bir baş ağrısı..
Bir kahve koydum kendime..
Bir Minoset içtim..
Biraz sakinleştim..
Sonra Hasan Hüseyin geldi aklıma..
Onun da şu lanet başağrısı var ya..
“Yıllar var ki şu ülkede,
şöyle sıcak,
şöyle mutlu,
şöyle yürek soğutan,
tek bir haber değmedi kulağıma..
Tek bir olay yaşamadım..
Hep kan gölü,
hep gözyaşı,
hep kargış..
Sanki Yunus yaşamamış bu topraklarda
Hacıbektaş diye biri geçmemiş buralardan”
*. *. *
Hasan Hüseyin Korkmazgil 60 yıl önce yazdı bu mısraları..
Dile kolay 60 yıl..
Bu ülkenin kaderi 60 yıldır değişmedi..
Tıpkı o 60 yıldan öncesi gibi..
Kaç nesil gitti?..
Kaç milyon öldü?..
Kaç ana evlatsız kaldı?..
Kaç evlat babasız..
Çelik çürüdü..
Demir eridi..
Ama bu ülkenin gözyaşı dinmedi..
Farkında mısınız?..
Yağmur Atsız‘ın mısraları ne kadar doğru..
Savrulan yapraklar gibi..
Doğmayan şafaklar gibi..
Bir kitaba başlar gibi ..
Koşarken yavaşlar gibi..
Düşen arkadaşlar gibi..
Akıp gidiyor günlerimiz..
..Ve en acısı..
Belli ki güzel günler görünürde yok..
Bunak düzen daha çok kan istiyor..
Daha çok başımız ağrıyacak..
*. *. *
Ülkemde bir pazar günü..
Bir yanda baş ağrısı..
Bir yanda yürek sızısı..
Tam o sırada CNNTürk’ün altyazısı..
“Hasan Pulur’u kaybettik.”
Offff..
En iyisi Hasan Hüseyin okumak yine..
“Kime sövsem
hangi puşta,
hangi soysuza..
Onursuzluk batağının yarınsız yaratıkları..
Bu insan kılıklılar,
gözdeki pırıltının
alındaki ışığın
sevginin saygının
güzelin düşmanları..
Bu inatçı başağrısı böyle bu değil..
Dostlar değil dostlar..
Başımın suçu değil
Suçlu sen ben,
Suçlu şu bu
o değil..
Suçu vurmak gerekiyor,
Suçluyu değil.”
Sedat Kaya, Datça 29 Kasım 2015
View Comments
Merhaba, iyi çalışmalar. Ben 18 haftalık gebeyim. Daha önceden migren tanısı koyulmuştu. Gebeliğin 3. ayından sonra migren ağrıları geçti fakat şimdi de 1 aydan fazladır süren ve özellikle sabahları uykudan uyandığım anda başlayan baş ağrılarım oluştu. Ağrı kesici alınca hafifliyor fakat en fazla 3 gün sonra yine tekrarlıyor. Ağrı olduğunda saç derimde acı, sızı oluşuyor. Nörolog göz dibi muayenesi normal dedi ama yine de venöz MRA ve beyin MR'ı istedi. Sizce ne olabilir bu durum? Henüz MR'ları çektirmedim. Teşekkürler.
Bence aynı zamanda Kadın Doğum Uzmanına da başvurun. Eklamsi denilen durumda da baş ağrısı olabilir. Hekiminiz sorun yok derse ondan sonra gerekirse MR çektirebilirsiniz.
Kadın doğum uzmanım bir problem olmadığını söyledi. Ağrılar kısmen azaldı, yine de sanırım MR çektirmekte fayda var. Teşekkür ederim, iyi çalışmalar.